Bira deyip geçmemeli...
Biraya sıradan bir içki muamelesi yapıyoruz. Oysa biranın sunumu ve içimi, şaraptaki kadar olmasa da incelik istiyor. Beck's'in Mükemmel Bira Sunumu Yarışması'nda bunu bir kez daha gördüm...
Belçika'nın tarihi manastırında geçen diyaloğu aktaran arkadaşım epey şaşkındı. "Adamlar biralarının satış hakkını bize bir türlü vermediler" diyordu. Belçika'nın eski manastırlarından Orval'de üretilen Trappiste cinsi kehribar renkli enfes birayı Türkiye'de satmak isteyen arkadaşım ortağıyla birlikte manastırı ziyarete gitmiş, onları uzun uzun dinleyen papaz, sonunda şöyle sormuştu:
"Beyler, anlattıklarınız iyi, güzel de, bu biraların sadece bizim bardaklarımızla, ideal olan hafif serin derecede içilmesini sağlayabilecek misiniz? Satış noktalarına birayı istediğimiz serinlikte tutacak özel buzdolaplarımızdan ve bardaklarımızdan koyabilecek misiniz? Bunu garanti edebiliyor musunuz?"
Arkadaşım kem küm etmiş, Türkiye'nin şartlarında böyle bir garanti veremeyeceğini söylemişti. Türkler birayı çok soğuk sever, diledikleri bardaklarda içerlerdi ve onlara sıcaklık derecesi ile bardak biçimi dayatılamazdı. Papaz, bunun üzerine görüşmeyi kısa kesmiş, küçük bir tadım seansından sonra bizimkileri yolcu etmişti.
Türkiye'de harcıalem, sıradan bir içki hatta hafif alkollü meşrubat muamelesi yaptığımız bira, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde zengin kültürü olan soylu bir içki. Tıpkı şarap gibi, hafif serinletilerek ve yemeğin yanında yudum yudum içilen Trappiste biraları da bunların krallarından...
Bira nasıl sunulmalı?
Biranın içimindeki incelikleri, geçtiğimiz günlerde yapılan ve jüri üyesi olarak katıldığım Beck's Mükemmel Bira Sunumu Yarışması'nda bir kere daha görme olanağı buldum ve yukarıdaki anekdotu hatırladım. Tabii ki Beck's bir Trappiste birası değil, "ale" denilen ve yoğun kıvamı ile karakteristik mayalı lezzeti nedeniyle çok soğutulmadan içilen o biralardan çok farklı. Beck's, Türkiye'deki diğer tüm biralar gibi bir "lager", yani bira tankına mayanın alttan verilmesiyle üretilen, altın sarısı renkte, daha hafif özellikte bir bira. Ama onun da sunumu hayli dikkat ve özen istiyor. Yarışmaya katılan barmenlere verilen eğitimde anlatıldığına göre, en önemli noktalardan biri, biranın soğutulmuş ya da soğuk su ile çalkalanmış bardakta servis edilmesi... Bu soğuk bardaklar da asla havlu veya kağıt peçeteyle kurulanmıyor, zira bu durumda kalan kağıt ya da pamuk parçaları köpüğün parçalı olmasına yol açıyor. Tabii bu da arzu edilmeyen bir durum. Bu yüzden bardağı kurutmak için, baş aşağı tutarak suyunu süzdürmek tavsiye ediliyor.
Köpüğün ayarlanmasına gelince... Bardak, bira musluğuna (ya da şişeye) yakınca bir mesafeden dolduruluyor, böylece aşırı köpüklenme önleniyor. Köpük çok az da olmamalı, zira köpük estetik bir görünüm sağladığı gibi, biranın üstünü kaplayarak havayla temasın getireceği oksidasyonu da engelliyor. Aynı zamanda soğuk biranın daha sıcak olan ortam sıcaklığıyla temasını engelleyerek birayı soğuk tutuyor. Biranın içindeki karbondioksit gazının tümünün kaybolması da köpük tabakasınca engelleniyor. Böylece biranızı gazını ağzınızda hissederek ferahlayacak bir şekilde yudumlayabiliyorsunuz.
Köpüğün kararında olması sizin elinizde. Bardağı doldururken önce yatık tutuyor, böylece köpürmesini engelliyorsunuz. Son anda ise bardağı dikiyor ve birayı tepesinden dökerek köpüğü oluşturuyorsunuz. Bu köpük yeterli oluyor.
Beck's'çiler her biranın kendi bardağıyla servisinin önemine de işaret ediyor. Zira bardaklar sadece marka farklılaşması için değil, biranın lezzetinin daha iyi hissedilmesi için de tasarlanıyor. Nasıl Orval kalın ayaklı şarap bardağında içiliyorsa, Beck's'in ideali de, konik, ince ve uzun bardağında yudumlanması... Bardağın altına konan altlık da hem markayı hatırlatıyor hem de buğulu bardaktan süzülecek suyun masaya akmasını önlüyor.
Kısacası, bira deyip geçmemeli, onun da bir lezzet ve keyif içkisi olduğu dikkate alınarak, birayı da ritüeline uygun sunmalı, ona saygı göstererek içmeli...